SANAT ASLINDA BİR İLETİŞİMDİR

İzmir Konak Belediyesi İYİ Parti Meclis Üyesi, Madde Bağımlılığı ile Mücadele Komisyonu Başkanı ve aynı zamanda Bir Hayata Dokun Derneğinin Başkanı olan Dr. Burcu Bostancıoğlu, Madde Bağımlılarının Sanat Terapisi ile kurtulmasının mümkün olduğunu oncusehir.com 'a anlattı. Dr. Bostancıoğlu, 'Sanat gerçekten iyileştirme özelliği olan, rehabilite etme gücü olan iyi bir ilaç' dedi.

BAĞIMLILIKTAN SANAT'LA KURTARIYOR 

İzmir Konak Belediyesi İYİ Parti Meclis Üyesi, Madde Bağımlılığı ile Mücadele Komisyonu Başkanı ve aynı zamanda Bir Hayata Dokun Derneğinin Başkanı olan Dr. Burcu Bostancıoğlu, Madde Bağımlılarının Sanat Terapisi ile kurtulmasının mümkün olduğunu oncusehir.com ‘a anlattı. Dr. Bostancıoğlu, “Sanat gerçekten iyileştirme özelliği olan, rehabilite etme gücü olan iyi bir ilaç” dedi.

Hayattan umudunu kesmiş ve tutunacak bir dalı olmayan insanların düştüğü boşluklarda madde kullanımına yönelmeleri ve bunun temel sebeplerinin aslında sevgisizlik, maddi olanaklardan kaynaklı etersizlik olduğuna değinen İYİ Parti Konak Meclis Üyesi, Bir Hayata Dokun Derneği Başkanı ve Sanat Terapisti Dr. Burcu Bostancıoğlu,  bu zamana kadar yaptıkları çalışmaları ve Konak Belediyesi içerisinde kurulan Madde Bağımlılığıyla Mücadele Komisyonu hakkında oncusehir.com ‘a konuştu.

Bir Hayata Dokun Derneği çatısı altında toplumsal sorunlarla ve özellikle madde bağımlılığıyla 6 yıldır mücadele ettiklerini, burada ulaştıkları gençlerin eğitim hayatlarına katkıda bulunup onların sosyal ilişkilerini düzenleyerek topluma sağlıklı bireyler olarak kazandırdıklarını anlatan Bostancıoğlu, “Konak Belediyesi içerisinde başkanımız öncülüğünde oluşturduğumuz Komisyon mücadele noktasında şimdi daha güçlüyüz” dedi.

Ayrıca Sanat Terapisti olarak da tanınan Dr. Burcu Bostancıoğlu, sanat terapisi ile bağımlılıklardan kurtulmanın mümkün olduğunu insanların sanatla hayata tutunabileceklerini söyledi.

İşte Dr. Bostancıoğlu’nun konuya ilişkin  cevapları:

Çocukların eğitimini ne şekilde üstlendiniz?

Dezavantajlı grupların topluma yeniden kazandırılması amaçlı kurduğumuz Bir Hayata Dokun Derneği’yle birçok çocuğa ve gence ulaştık. Dernek çatısı altında önce üniversite hayali olan ama ekonomik koşulları iyi olmayan, ailevi durumları problemli olan, annesi ya da babası olmayan çocuklar gelmeye başladı. Biz akademisyenler olarak kurduğumuz bu dernek öatısı altında gönüllü olarak bu gençlere hedefleri doğrultusunda eğitimler verdik.

Fiziki koşulları elverişli olmayan, 2 hatta 3. el eşya ve eğitim metaryalleri bulup imkansızlıklar içinde imkan yaratıp bu gençlere eğitimler verdik, hazırladık ve her biri o yıl üniversitelere girdiler, hem de sağlam üniversitelere… Ege üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Muğla Üniversitesi Aşçılık, Resim Öğretmenliği bölümleri, Spor Akademisi gibi Türkiye’nin birçok ilinde üniversiteleri kazandılar ve bizi hiç mahcup etmediler bu süreçte, 4 yıl içinde bitirdiler okullarını… Bu sürecin sonunda çoğu mezun olduktan sonra iş hayatına da atıldı.

Toplumda dezavantajlı gruplara bakış açınız nedir? Sizi onların yanında olmaya iten ne oldu?

Tüm engelli grupları aslında benim için hassas ve özeller. Empati kurabilmek, anlayabilmek, yerine koyabilmeye çalışmak çok önemlidir. Ben bunu başarmaya çalıştım. Ben milletvekilliği adaylığımı işitme engellilerle açıkladım. Neden çünkü bizim yok saydığımız bir grup oldular bu zamana kadar…  fakat derdinizi anlatamamak, bir şeyi sipariş edememek bir şey konuşulduğunda anlamamak o başka bir engel… O yüzden onların isteği hep şuydu: Duymuyoruz belki ama ağız okuyabiliyoruz ya da bizim de bir dilimiz var ve konuşulduğu zaman biz anlaya biliyoruz… Aynı şekilde biz de olabilirdik. Sonrasında ‘neden olmasın’la yola çıktık. Engel noktasında hassas olan Konak Belediye Başkanımıza Engelliler Komisyonu olarak bu “çeviri” önerisi ile gittik ve ilk bizim meclislerimizde işitme engelliler için çeviriler başladı.

Ülke genelinde gözlemlendiğinde aslında belki de ilk Meral Akşener’in işitme engelliler için çevirileri ile başladı. Her şey çok güzel olsun diye uğraşıyoruz.

Madde Bağımlılığıyla Mücadele Komisyonu’nda işler nasıl ilerliyor?

İlk mecliste önergesini verdiğim komisyonumuzun aldığımız dönütlerin göstergesi ile İzmir’e örnek olduğunu düşünüyorum. Mecliste komisyonumuza karşıdan bakıldığında gerçekten herkes hevesle ciddi olarak işlerini yapıyorlar. Uzmanlık alanım olan bu hassas konu ile ilgili şunu açıklıkla söyleyebilirim ki, mücadele dediğimiz olgu aslında ekip işidir ve biz bu konuda çok şanslıyız çünkü benim ekibim madde bağımlılığıyla mücadele konusunda gerçekten ciddi anlamda özverili çalışan hassas bir ekip, kalbiyle hareket eden bir ekip…

Ayrıca benim için özel diğer bir konuyu eklemek istiyorum, biz komisyon olarak değil meclis yapısı olarak iyi bir ekibiz. İyi Parti meclis üyesiyim ama hiçbir zaman bir ayrıma, bir farklılığa maruz kalmadım, kararlarımızı birlikte almanın mutluluğunu yaşıyorum.

Madde Bağımlılığıyla Mücadele Komisyonu bu zamana kadar neler yaptı?

Biz ilk mecliste bu komisyonu kurduk. Sonra komisyonu kuruyorsunuz ama şöyle bir detay var. Kurduğunuz komisyonu sizin yürüte bilmeniz için İzmir Konak ilçesini temsil eden 111 tane mahalle muhtarının desteğine ihtiyacınız var. Çünkü mahalleleri muhtarlar en iyi tanıyabilir. Çok kritik mahalleler de var, risk altı grubunda olan mahalleler de var. Şimdi bunların ayrımlarını en iyi muhtarlar yapar düşüncesiyle öncesinde biz bu komisyonu bir tanıtalım dedik. İzmir için konuşuyorum. İzmir de ilk defa böyle bir şey yapılıyor. Ben bir yerel yönetimde bu komisyonun kurulmasının Türkiye’de de ilk olduğunu düşünüyorum. Biz neyiz, biz kimiz, bizim hedefimizin amacımızın ne olduğunu insanların bilmesi gerektiğini düşündük. Dolayısıyla verdiğimiz ilk önergelerden biri semt evlerinde mahalle muhtarlarıyla bir araya gelip biz kendimizi anlatmak yani hedeflerimizi göstermek onların da bu konuda desteğini almaya çalışmaktı. Yani önce iletişim kurarak birlikte çalışma isteği ortaya çıkartmaktı. Güç birliğini sağlamaktı.

Muhtarlarımızla oturup biz buyuz bizim amacımız bu sizin mahallelerinizde sizin önderliğinizde bu komisyonda size katkılar sunmak istiyoruz diyerek yapmayı planladıklarımızı anlattık. Eğitimler verilir, mesleki eğitimler… Biz bunları tek tek muhtarlara anlattık onlar kendilerini yaşadıklarını anlattılar. Her semt toplantısı çözümle sonlandı ve büyük bir şevkle bitti. Muhtarlarımız bu konuda bulundukları mahallelerde çok ciddi sıkıntılar yaşamış. Biz bu sıkıntıları dinledik ve muhtarlarımıza bu sorunu belediye ile aşacağımızı bilgilendirme seminerlerinde anlattık. Biz kurduğumuz komisyonda 5 yılda neler yapabiliriz düşündük ve bu yolda ilerliyoruz.

Madde Bağımlılığıyla Mücadele Merkezi kurmak üzereyiz. Konak’ta ilk defa! Biz o bilgilendirmeleri yaptıktan sonra 26 Haziran Dünya Uyuşturucuyla Mücadele Günü kapsamında bir basın açıklaması da yaptık. O basın açıklamasında başkanımız bir merkez kurulacağını duyurdu ve o zamandan bu zamana 3-4 tane merkezin uygun koşullarda olup olmadığını kontrol ediyoruz. Kurulacak ve çalışılacak binanın yerinin, koşullarının da ilgili sağlıklı olması gerekiyor.

Sanat Terapisi nasıl bir yöntem?

Sanat gerçekten pozitif etkisi olan ve iyileştirme gücü rehabilite etme gücü olan iyi bir ilaç diyorum ben… Aslında bize çok yabancı bir kavram değil sanat terapisi… Ben resim uzmanı sanat terapistiyim. Ressam kökenli sanatçılık kökenli bir sanat terapistiyim. Bu konuda da doktora çalışmasından önce yaklaşık bir buçuk 2 yıl bunun ön araştırmasını yaptım. Doktora çalışmaları ülkenin problemlerine çözüm odaklı ürettiğiniz sonuçlara dayanan bir çalışma olmak zorunda. Bizim ülkemizin şu anda en büyük problemlerinden bir tanesi de madde bağımlılığı ve doktora çalışmamı bu konuda çözüm üretebilmek adına yaptım.

Her şeyden önce şöyle bir handikaptan bahsetmeden geçmeyeyim; madde bağımlılığı dediğimiz zaman insanların aklına hep - burada maalesef eleştireceğim ama medyanın da eksi yönleri var- Yani benzer fotoğraflar geliyor, başından aşağıya su dökülen ağır madde bağımlısı gençler,  iletişim kuramayan saldıran madde bağımlısı gençler çünkü madde bağımlısı dediğimiz zaman insan zihninde car olan karelerle maalesef böyle bir eşleşme yapılıyor.

Ama Madde bağımlılığı dediğimiz olay böyle bir şey değil bahsettiğiniz ve izlediğimiz o kareler ağır madde bağımlıları, yataklı tedaviye ihtiyacı olan hastaların görselleri… Ama bizim bahsettiğimiz kitle denemiş yakalanmış, denetimli serbestliğe düşmüş aslında kurtarılabilir, bu kapıdan girdiği zaman onun asla bir bağımlı olduğunu anlayamayacağınız gençlerden bahsediyoruz. Yani eğer bu kelimenin bu şekilde ayrımına varmazsak toplum olarak madde bağımlıları denildiğinde bir adım geri gitmeye devam ederiz.

Bunun örneklerini yaptığımız projelerde de yaşadık.

Bir proje yürüttük 12 bağımlı çocuğu aldık tedavi edildiler, rehabilitasyon süreçleri tamamlandı mesleki eğitim aldılar ve sonrasında işe yerleştirildiler. Ama en zor süreç işe yerleştirmek! İşte bağımlılıktan çok daha tehlikeli bir şeyden bahsediyoruz, “ön yargı” denilen şeyi kıramadık, neden çünkü insanların ön yargılarının oluşması için zihinlerine yerleştirilen görseller yeterli oldu. Sonuç, madde bağımlılığı eşittir o olumsuz görseller ve altları çizilen gençlerin yaşam mücadelelerinde yaşadıkları olumsuz deneyimler sonucu “öğrenilmiş çaresizlikleri”…

Hayır! Bu doğru bir şey değil. Madde bağımlı 3’e ayrılıyor. Yataklı tedavi görenler, ayakta tedavi görenler ve aslında bir kere deneyip ne olduğunu görüp üzerinde yakalanan denetimi serbestlik kapsamındaki çocuklar. Bağımlı değiller ama biz hiçbir zaman bunun altını çizmediğimiz için o bağımlı çocukların üstü çizildi. Onlar artık o gruplar iyileşseler bile hayata hazır hale gelseler bile kendilerine kucak açacak bir yer bulamadıkları için hep geriye gidip kaldıkları bir sonraki adımı tekrarladılar ve daha ağır bir şekilde karşımıza çıktılar. Yani aslında kucak açılsaydı, destek verilseydi o çocuk kaybedilmeyecekti ama beni zaten bu toplum dışlamış benim nasıl böyle bir hedefim gayem olabilir düşüncesiyle tekrar geriye dönüp o maddenin satışıyla para kazanmaya başladı. Otomatik olarak yine kullandı.

Yani Türkiye genelinde bununla ilgili çalışmalar yapan hastaneler doktorlar hep bu süreci takip ediyorlar benimle aynı fikirde olacaklarına inanıyorum. Önemli olan orada iyileştirmek değil sosyal uyumlarını sağlayamadığınız zaman zaten siz kaybetmişsinizdir.

İşte her şeyin temeli sevgi, bakın bugün siz severseniz bir çiçek büyüyor, siz severseniz bir çocuk doğuyor büyüyor. Ötekileştirmek bir çözüm değil ki çok daha fazla büyüyor… İşte bugün insanların yollarını kesip 5 lira 10 lira vermeyince bıçaklıyorlar neden çünkü biz zamanında bunun önlemini almadık. Aslında belki o çocuk bize bir adım yaklaştı ama biz sırf ön yargılarımızdan dolayı ona o bir adımı vermedik.

Dünya’da bu konuda neler yapılıyor?

Dünya Sağlık Örgütü uzun zamandan beri madde bağımlılığı kelimesini kullanmıyor, madde bağımlılığına artık ‘beyin hastalığı’ diyor. Madde beyne girdiği zaman beyin fonksiyonlarını, düşünme fonksiyonlarını kaybeder; organlar parçalanmaya başlar çünkü beyin hükmetmiyor artık dolayısıyla beyin olmadı yerde organların hiçbir hükmü yok. O yüzden yaptığı hiçbir şeyi hatırlamıyor.

Dünya bunu beyin hastalığı olarak kullanıyor ve ona göre yönetme durumu buluyor, ona göre sağlık sistemi koşulları, tedavi koşulları oluşturuyor. Oysa biz bugün madde bağımlısı bir genci sadece psikiyatriye gönderip, sadece ilaç verip, sadece ilaçla tedavi ettirilebiliyoruz. Kısa bir zaman önce bakanlık tarafından karşılanan yeni bir yöntem var, deri altı yerleştirilen bir çip, madde bağımlılığına karşı, nüksleri önlemeye karşı kullanılıyor.

Sanatın tedavi sürecine katkıları neler?

Sanatın tedavi sürecine katkısı çok büyük. Yıllardan beri kullanılan bir yöntem sanat. Kimsenin içinde ne olduğunu bilemezsiniz, sanat terapisti sanatçı yetiştirmek için değil, insanın zihninin içinde olan, insanları madde bağımlığına, şiddete sevk eden davranışların hep bilinçaltında bir açıklaması var. Ama biz o açıklama ile yüzleşmek istemediğimiz için onu bilinçaltına atıyoruz. Sanat ne işe yarıyor, işte siz o süreçte onu bilinç alanına çıkarıyorsunuz renklerle ya da müzik ile dışa vurarak ya da çılgınlar gibi dans ederek. Beynin içindeki o kötü olan enerjiyi, düşünceyi dışarıya atıyorsunuz. Sanat, dışarı atma, içindeki iyi ya da kötü ne varsa dışarıya aktarma yöntemidir. Siz bunu seanslı tedavi haline getirdiğinizde süreklilik arz ettiğinde hastalar iyileşmeye başlar. O yüzden sanat tedavisi iyileştiriyor. İlaçlar birçok insanı tedavi ettiği gibi birçok insanında içindeki o duyguları bastırıyor. Aslında ilaca mı yoksa tedavi için başka bir yönteme mi ihtiyacı var, bu ayrımı gözetmeden hepsine ilaç veriyoruz. Oysa ilaç da birçok insanda aynı etkiyi göstermiyor ve kötü, rahatsız eden düşünceyi içe atıyor, bastırıyor.

Sanat terapisi yöntemi ile ne gibi sonuçlar elde ettiniz?

Avrupa ve Amerika’da bu konuda çok makale ve araştırma var. Türkiye’de bu konuda akademik anlamda, madde bağımlılığı konusunda bunu kullanan bir uzman olarak da tekim. Ama dünya bütün bu bahsettiğimiz gruplarda kullandı ve bunlarla ilgili çok ciddi istatistiksel veriler var. Ben de zaten o verilere dayanarak yola çıktım.

Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü izni ile Denetimli Serbestlik kapsamında madde bağımlılığı problemi ile cezai süreçleri devam eden gençlerimizden hedef ve kontrol grubu olmak üzere iki grup oluşturduk. Oluşturulan hedef grubuna bu yöntemi “Sanat Terapisi yöntemini” uyguladık, kontrol grubuna uygulamadık ve uzun bir süreci kapsayan yöntemin klinik testlerle ve durum raporları ile nasıl bir süreç izlediğinin verilerini tuttuk, analizlerimizi gerçekleştirdik, sonuç;

%72. İşte bu Türkiye’de yapılmış bir çalışma… Benzerleri Avrupa ve Amerika’da yapıldı.

Bakın İngiltere kraliyet ailesi daha 1,5 yıl önce sağlık kurumları içerisine sanat terapisini resmi olarak dahil ettiler. Bugün hastalarına Sanat Terapisi öneriyor ve reçeteli olarak tedavinin alınmasını ve devlet olarak hasta adına kurumlara ödemesini gerçekleştiriyor. Kurum ve kuruluşlarda sanat terapistleri görevli olarak yer alıyorlar. Örneğin siz reçete ile müzeye yönlendiriliyorsunuz -müzelerin hepsinin girişi ücretli- terapi süresince adınıza yapılan harcamaları, oradaki sanat terapistinin de ücretini devlet yatırıyor.

Sanat terapisti eşliğinde süreç başlıyor, sizi yönlendiriyor, bazı eserler üzerinde sizin bilinçaltınızdaki sorgulamaları gerçekleştiriyor ve hep bir zaman sistemi var, zamanlar kaydediliyor. Hastanın bu süreçteki tüm verileri ilgili kurum ile paylaşılıyor. Sanat terapisi en anlatılabilir şekli ile bu. Kelime olarak iki kelime ile anlatımı zor olsa da, çok çekici görünse de içerik olarak bambaşka… Sanat bir olgu ama sanatın altında bir sürü dalı var.

Sanat dediğimiz şey işte aslında bir iletişimdir. Kişinin önce kendisi ile sonra karşısındaki ile iletişimidir. Sanat terapisti işte o iletişimi sorguluyor, o kurduğu iletişimden çıkardığı sonuçları anlatıyor ya da birlikte paylaşıyorlar. O yönlendirici kişi sanat terapisti… İyileşme yolunda ona eşlik eder. Bunu hep söylüyorum, şimdi mesela müzik terapisi yöntemi sağlık bakanlığı yönetmeliğinde artık var, bazı üniversitelerde çok az birkaç tanesinde müzik terapisi kullanılıyor. 2016’da bu gelişme oldu. Hastalar girdiği zaman terapistle o süreci yaşıyorlar. Sağlık programları var, seans ücretlerini yine devlet karşılıyor. Şu an gönlüm bunun tüm üniversitelere girmesi... Ama sadece müzik terapisi tek başına sanat terapisi değildir. Resim terapisi, benim uzmanlık alanım, çok güçlü bir sanat terapisidir. Bugün şiddet görmüş ya da cinsel istismara uğramış çocukların sözlü ifadeleri alınamaz, ancak resim yoluyla ancak çizdiklerinden yola çıkılarak, mahkemece uygun görülürse, sonuçları etkileyecek şekilde kullanıyorlar. Resim terapisi birçok alanda yönlendirici bir yöntem… Resim dediğimiz oldu, müzik ve dans da bu yöntemlerden… Aslında bir isyandır sanat, bir şeyi anlatma aracıdır.

Tüm bu konuştuklarımız doğrultusunda hedeflediğiniz noktayı özetleye bilir misiniz?

İş yaşamında efektif ve hızlı olmak konusunda son derece özverili ve hevesli olduğumu, yer aldığım pozisyonların gerektirdiği sorumluluğu merak ve istekle üzerine alan birisi olduğumu belirterek, ülkesini, şehrini seven uzman, akademisyen ve siyasetçi kimliklerim içerisinde ortak hedefim başarı çerçevesinde Atatürkçü İzmir kadını olarak şehrimi, ülkemi temsil etmek.