Türkiye Değişim Partisi Genel Başkanı Mustafa Sarıgül, açıklamasında şunları kaydetti:
“Sizler eminim, bu görevlere gelmeden önce ülkemizin çeşitli yerlerinde birçok yerel medyada görev almışsınızdır. Yerel medyamız aslında bir okul gibidir. Oradan mezun olanlar, Türkiye’nin çok daha büyük basın kuruluşlarında görev alırlar. Birkaç gün önce iktidarın imzalamış olduğu bir kararname ile tasarruf tedbirleri kapsamında, yerel medyaya yapılan düzenli ödemeler kesilmiştir.
Sevgili arkadaşlar, bilgi ve teknoloji çağında olabiliriz. Haberleşme teknikleri gelişmiş olabilir ancak Anadolu’muzda, Karadeniz’imizde, Akdeniz’imizde ve hatta tüm yurtta milletimizle buluşan, aboneleri olan ve Cumhuriyet’ten bu yana haberleşme alanında kullanılan yerel medyayı, kendi kaderine mahkûm edemezsiniz.
Siz ödemeleri keserseniz; bu çalışanlar ne olacak? Ne iş yapacak? Aileler ne olacak? Nasıl yaşayacak?
Yer bulmaya çalışan ve seslerini duyurmak isteyenlerin her daim yanında yer alan bağımsız yerel medyayı da tamamen bitirip, aykırı sesleri susturmanın çabası içine giriyorlar. yerel medya bu ülkede yarım kalanı tamamlayan, duyulmayanı duyuran, bilinmeyeni de açıkça ortaya çıkartandır. Yerel medya tamamen tarafsızdır ne gizlisi ne saklısı vardır, yakında sıra yerel televizyonlara, yerel radyolara da gelecek. İşte bu yüzden yerel medyanın gerek görsel gerekse işitsel sorumluluğu çok büyük susturulamaz ve kapatılamaz.
Ulusal basını kontrol altına alan iktidar, yerel basını da baskı altına almaktadır. Ülkemizin kırsal kesimlerinde, yerel medyaya halen çok ihtiyaç var. Alt yapısı maalesef tamamlanamamış birçok köyde, birçok belde de yurttaşlarımız, bu ülkede olup biteni yerel gazete, yerel dergi ve yerel radyolardan takip etmektedir. Onları neden bu haktan mahrum edelim? Özgür basının sesini neden keselim?
Tasarruf yapacak bir şey kalmadı da kâğıt tasarrufu mu geldi aklınıza? Akla, mantığı ve vicdanlara sığmayan bu kararname, bir an önce gözden geçirilmelidir. Eğer tasarruf yapacaksanız, kanaldan vazgeçeceksiniz zaten birçok kanalın sahibisiniz. Türkiye’min bir kanala daha ihtiyacı yok!
Yerel medya kuruluşları zaten salgın nedeni ile ağır yaralıydı, hiçbir ödenekten de faydalanamadılar. Birçok yerel gazete, artık pazar günleri basılmıyor çünkü günden güne artan maliyetler bunu imkânsız kılıyor.
Kâğıda zam geldi, döviz arttı, mürekkep zamlandı, matbaalar çalışamaz, maaşlar ödenemez oldu milletimize de haberler ulaşamaz oldu.
Sizin yok etmek istediğiniz yerel medya, kurtuluş savaşında Kuva-i Milliye’ye verdiği destek ile bu vatanın kurtuluşunda eşsiz bir gayret sarf etmiştir.
Milletin haber alma özgürlüğü asla engellenemez. Kamu kuruluşlarının yerel medya aboneliklerini bitirmeleri, yerel radyolarda dahil olmak üzere, artık ilan ve reklam vermemeleri, durumu içinden çıkılamaz bir hale getirmiştir. Binlerce basın mensubu maalesef işsiz kalacak yerel medya, bizim Anadolu’daki sesimiz ve nefesimizdir çünkü biz TDP’ yiz, değişen Türkiye’nin tek partisiyiz.
Bizim iktidarımızda basın kurum ve kuruluşlarının ithal ettiği yurt dışı kaynaklı her türlü ekipman ve malzeme ücretlendirmelerinde, vergi ayrıcalığı ile imtiyazlı gümrük geçiş kolaylığı sağlayacağımızı garanti ediyorum.
Evrensel hukukun olmazsa olmazımız, basının sesini daha da özgürleştirmek için atılacak gerekli tüm adımlara ek olarak, bu istihdama destek olmak için yapacağımız SGK indirimi ile KDV desteği, bu konudaki kararlılığımızın en samimi ifadesidir.
Burada sizlere söz veriyorum. Biz, özgürlükçü düşünen, hakça bölüşen, milletle bütünleşen bir partiyiz bu bizim için bir zaman yolculuğudur. Ülkemizde hedeflerimize ulaşmanın yolu değişimindir... Ülkemizde değişim sağlanacak, yerel medyanın yüzü gülecek.
Bu ülkeye yıllarca hizmet etmiş, her sözünde milleti düşünmüş, sadece “Ne ezen ne ezilen, insanca, hakça bir düzen” istemiş, “toprak işleyenin, su kullananındır” demiş, işçinin, alın terinin ve emeğin savunucusu olmuş, inançlara saygı duymuş, laikliğe her zaman sahip çıkmış ve bu ülkede başbakanlık yapmış sayın Bülent Ecevit’in, sağlığında yapamadığınız bu söylemleri, bugün arkasından konuşuyor olmanız, bizim devlet anlayışımızda asla yer almamaktadır.
Ben siyasi yaşamım boyunca, Hak’kı Hak’ka her zaman teslim etmişimdir bundan sonra TDP olarak aynı şekilde bir anlayışla yolumuza devam edeceğiz ve sözümüzü de kimseden esirgemeyeceğiz. Sayın Ecevit, insan hakları ve Türkiye’nin ulusal birliğini daima önemsemiş ve korumuştur. Vakti saati gelince, herkesin sustuğu zamanlarda ABD’ye baş kaldırmış, Kıbrıs’ta da sadece Kıbrıs Türkleri için değil, Rumlar için de barış istemiştir. Sayın Ecevit, tıpkı bizim gibi vatanına, bayrağına, milletine ve toprağına her zaman sahip çıkmıştır.
Sayın Zülfü Livaneli; Sayın Deniz Baykal ile uzun yıllar beraberdiniz. Baykal’a yaranabilmek için gösterdiğiniz çabaları hepimiz biliyoruz.
Peki o zaman sayın Baykal ile ilgili neden konuşmadınız da bugün konuşuyorsunuz? O günlerde aranızdan su sızmıyordu da bugün ne değişti?
Sosyal demokrasi adına bu ülke için yıllarca mücadele vermiş bir parti mensubu olarak, çalışma arkadaşlarınızın arkasından söylenen sözleri kabul etmek mümkün değil. Hele hele sağlığı ve sıhhati yerinde olmadığı, böylesi bir dönemde bunu yapıyor olmanız, sanatçı kimliğinizle hiç bağdaşmamaktadır.
Bugün bunları dile getiren Zülfü Livaneli, Erdoğan’ı aklamaya sayın Ecevit’i de karalamaya çalışmaktadır. Oysaki siz değil miydiniz 94 yerel seçimlerinde, koltuk sevdanız yüzünden oyları bölerek, Erdoğan’ın belediye başkanı olmasını sağlayan?
Bugün hem sosyal demokrat olup hem de geldiği yeri unutan sayın Livaneli’yi, her görüşe saygılı olmaya davet ediyor, kendisinin sosyal demokrasinin kalbinde nasıl bir iz bıraktığını ise anlayamıyorum / bilemiyorum!
Aslında bugün kendisi, sosyal demokrasinin kalbine bir hançer saplamıştır.
keşke yurttaşlarımızın zihninde Zülfü Livaneli, sadece notalara dokunarak şarkılar yapan, kelimelerle oynayarak kitaplar yazan bir sanatçı olarak kalsaydı…
geceleri gökyüzünden güneş toplayan bir sanatçı olarak kalsaydın da, bu milletin gönlünden, bir yıldız gibi kaymasaydın.”
E-Gazetem.com
“Sizler eminim, bu görevlere gelmeden önce ülkemizin çeşitli yerlerinde birçok yerel medyada görev almışsınızdır. Yerel medyamız aslında bir okul gibidir. Oradan mezun olanlar, Türkiye’nin çok daha büyük basın kuruluşlarında görev alırlar. Birkaç gün önce iktidarın imzalamış olduğu bir kararname ile tasarruf tedbirleri kapsamında, yerel medyaya yapılan düzenli ödemeler kesilmiştir.
Sevgili arkadaşlar, bilgi ve teknoloji çağında olabiliriz. Haberleşme teknikleri gelişmiş olabilir ancak Anadolu’muzda, Karadeniz’imizde, Akdeniz’imizde ve hatta tüm yurtta milletimizle buluşan, aboneleri olan ve Cumhuriyet’ten bu yana haberleşme alanında kullanılan yerel medyayı, kendi kaderine mahkûm edemezsiniz.
Siz ödemeleri keserseniz; bu çalışanlar ne olacak? Ne iş yapacak? Aileler ne olacak? Nasıl yaşayacak?
Yer bulmaya çalışan ve seslerini duyurmak isteyenlerin her daim yanında yer alan bağımsız yerel medyayı da tamamen bitirip, aykırı sesleri susturmanın çabası içine giriyorlar. yerel medya bu ülkede yarım kalanı tamamlayan, duyulmayanı duyuran, bilinmeyeni de açıkça ortaya çıkartandır. Yerel medya tamamen tarafsızdır ne gizlisi ne saklısı vardır, yakında sıra yerel televizyonlara, yerel radyolara da gelecek. İşte bu yüzden yerel medyanın gerek görsel gerekse işitsel sorumluluğu çok büyük susturulamaz ve kapatılamaz.
Ulusal basını kontrol altına alan iktidar, yerel basını da baskı altına almaktadır. Ülkemizin kırsal kesimlerinde, yerel medyaya halen çok ihtiyaç var. Alt yapısı maalesef tamamlanamamış birçok köyde, birçok belde de yurttaşlarımız, bu ülkede olup biteni yerel gazete, yerel dergi ve yerel radyolardan takip etmektedir. Onları neden bu haktan mahrum edelim? Özgür basının sesini neden keselim?
Tasarruf yapacak bir şey kalmadı da kâğıt tasarrufu mu geldi aklınıza? Akla, mantığı ve vicdanlara sığmayan bu kararname, bir an önce gözden geçirilmelidir. Eğer tasarruf yapacaksanız, kanaldan vazgeçeceksiniz zaten birçok kanalın sahibisiniz. Türkiye’min bir kanala daha ihtiyacı yok!
Yerel medya kuruluşları zaten salgın nedeni ile ağır yaralıydı, hiçbir ödenekten de faydalanamadılar. Birçok yerel gazete, artık pazar günleri basılmıyor çünkü günden güne artan maliyetler bunu imkânsız kılıyor.
Kâğıda zam geldi, döviz arttı, mürekkep zamlandı, matbaalar çalışamaz, maaşlar ödenemez oldu milletimize de haberler ulaşamaz oldu.
Sizin yok etmek istediğiniz yerel medya, kurtuluş savaşında Kuva-i Milliye’ye verdiği destek ile bu vatanın kurtuluşunda eşsiz bir gayret sarf etmiştir.
Milletin haber alma özgürlüğü asla engellenemez. Kamu kuruluşlarının yerel medya aboneliklerini bitirmeleri, yerel radyolarda dahil olmak üzere, artık ilan ve reklam vermemeleri, durumu içinden çıkılamaz bir hale getirmiştir. Binlerce basın mensubu maalesef işsiz kalacak yerel medya, bizim Anadolu’daki sesimiz ve nefesimizdir çünkü biz TDP’ yiz, değişen Türkiye’nin tek partisiyiz.
Bizim iktidarımızda basın kurum ve kuruluşlarının ithal ettiği yurt dışı kaynaklı her türlü ekipman ve malzeme ücretlendirmelerinde, vergi ayrıcalığı ile imtiyazlı gümrük geçiş kolaylığı sağlayacağımızı garanti ediyorum.
Evrensel hukukun olmazsa olmazımız, basının sesini daha da özgürleştirmek için atılacak gerekli tüm adımlara ek olarak, bu istihdama destek olmak için yapacağımız SGK indirimi ile KDV desteği, bu konudaki kararlılığımızın en samimi ifadesidir.
Burada sizlere söz veriyorum. Biz, özgürlükçü düşünen, hakça bölüşen, milletle bütünleşen bir partiyiz bu bizim için bir zaman yolculuğudur. Ülkemizde hedeflerimize ulaşmanın yolu değişimindir... Ülkemizde değişim sağlanacak, yerel medyanın yüzü gülecek.
Bu ülkeye yıllarca hizmet etmiş, her sözünde milleti düşünmüş, sadece “Ne ezen ne ezilen, insanca, hakça bir düzen” istemiş, “toprak işleyenin, su kullananındır” demiş, işçinin, alın terinin ve emeğin savunucusu olmuş, inançlara saygı duymuş, laikliğe her zaman sahip çıkmış ve bu ülkede başbakanlık yapmış sayın Bülent Ecevit’in, sağlığında yapamadığınız bu söylemleri, bugün arkasından konuşuyor olmanız, bizim devlet anlayışımızda asla yer almamaktadır.
Ben siyasi yaşamım boyunca, Hak’kı Hak’ka her zaman teslim etmişimdir bundan sonra TDP olarak aynı şekilde bir anlayışla yolumuza devam edeceğiz ve sözümüzü de kimseden esirgemeyeceğiz. Sayın Ecevit, insan hakları ve Türkiye’nin ulusal birliğini daima önemsemiş ve korumuştur. Vakti saati gelince, herkesin sustuğu zamanlarda ABD’ye baş kaldırmış, Kıbrıs’ta da sadece Kıbrıs Türkleri için değil, Rumlar için de barış istemiştir. Sayın Ecevit, tıpkı bizim gibi vatanına, bayrağına, milletine ve toprağına her zaman sahip çıkmıştır.
Sayın Zülfü Livaneli; Sayın Deniz Baykal ile uzun yıllar beraberdiniz. Baykal’a yaranabilmek için gösterdiğiniz çabaları hepimiz biliyoruz.
Peki o zaman sayın Baykal ile ilgili neden konuşmadınız da bugün konuşuyorsunuz? O günlerde aranızdan su sızmıyordu da bugün ne değişti?
Sosyal demokrasi adına bu ülke için yıllarca mücadele vermiş bir parti mensubu olarak, çalışma arkadaşlarınızın arkasından söylenen sözleri kabul etmek mümkün değil. Hele hele sağlığı ve sıhhati yerinde olmadığı, böylesi bir dönemde bunu yapıyor olmanız, sanatçı kimliğinizle hiç bağdaşmamaktadır.
Bugün bunları dile getiren Zülfü Livaneli, Erdoğan’ı aklamaya sayın Ecevit’i de karalamaya çalışmaktadır. Oysaki siz değil miydiniz 94 yerel seçimlerinde, koltuk sevdanız yüzünden oyları bölerek, Erdoğan’ın belediye başkanı olmasını sağlayan?
Bugün hem sosyal demokrat olup hem de geldiği yeri unutan sayın Livaneli’yi, her görüşe saygılı olmaya davet ediyor, kendisinin sosyal demokrasinin kalbinde nasıl bir iz bıraktığını ise anlayamıyorum / bilemiyorum!
Aslında bugün kendisi, sosyal demokrasinin kalbine bir hançer saplamıştır.
keşke yurttaşlarımızın zihninde Zülfü Livaneli, sadece notalara dokunarak şarkılar yapan, kelimelerle oynayarak kitaplar yazan bir sanatçı olarak kalsaydı…
geceleri gökyüzünden güneş toplayan bir sanatçı olarak kalsaydın da, bu milletin gönlünden, bir yıldız gibi kaymasaydın.”
E-Gazetem.com