CHP İzmir Milletvekili ve aynı zamanda Ziraat Mühendisi olan Sındır, ülkedeki kuraklığı; yanlış tarım politikaları, toprakların yanlış ve denetimsiz kullanımı ile düzensiz yağışların etkilediği tespitini yaparken çözüm önerilerini de paylaştı.
“Çiftçimizi ve ülke tarımımızı maalesef bir yandan plansızlık ve yanlış tarım politikaları, diğer yandan son yıllarda şiddetle yaşadığımız kuraklık ile beraberinde çölleşme yok ediyor” diyerek sözlerine başlayan Sındır, “Topraklarımız yanlış ve denetimsiz kullanımdan kaynaklı kirlenmekte, çölleşmekte, verimsizleşmekte; üretemez duruma gelmekteyiz ve ülkeyi yönetenler ise bu duruma maalesef kayıtsız kalmakta. Diğer yandan, tarım topraklarımız konut, sanayi, madencilik ve benzeri amaçlarla tarım dışına çıkarılmakta. Sularımız kirletilmekte, zehirlenmekte ve bırakın içme ve kullanma amacıyla kullanılmayı tarımsal üretimde dahi kullanılamaz hâle gelmekte. Ve yine ülkeyi yönetenlerin bu konuda pek büyük bir derdi olmadığını da görüyoruz. Toprağımız, suyumuz ve ayrıca tabii ki beraberinde havamız; bir yandan kirletilirken diğer yandan plansızlık, vurdumduymazlık, denetimsizlik, beceriksizlik nedeniyle maalesef yok oluyor, ölüyor. Üreticilerimiz toprağını terk ediyor, hayvanlarını mezbahaya gönderiyor ve kentlere göç ediyor; kentlerde büyük bir sorunun da nedeni hâline geliyor” dedi.
Kuraklıkla karşı karşıya olunduğunu ve 41 ilde Türkiye Ziraat Odaları Birliğinin yaptığı çalışmanın bunu ortaya koyduğunu vurgulayan Prof. Dr. Sındır; “2020 yılı toplam tarım alanımızın -ki tarla bitkileri, sebze, meyve, süs bitkileri nadas dâhil 23 milyon 145 bin hektar olduğunu biliyoruz- sadece 6,2 milyon hektarı sulanıyor hâlde olduğuna göre, Türkiye tarım topraklarının yüzde 73'ünde kuru tarım yapılıyor yani yağışa dayalı tarım yani Allah ne verirse onunla üretim yapıyoruz. Bunun anlamı şu: "Tarımsal kuraklık" dediğimiz kavram bitkinin, ihtiyaç duyduğu zamanda suya kavuşamaması anlamını taşıyor ki son yıllarda yaşanan düzensiz yağışlarla, özellikle zamansız yağışlarla ve şiddetli yağışlarla, bu su döngüsü içerisinde, gelen suyun büyük bir kısmının ne yer altını beslediğini, ne gölleri beslediğini, ne de yer altından sulama amaçlı kullanıldığını görüyoruz” ifadelerini kullandı.
Kuraklığa ilişkin neden ve tespitleri anlatan Sındır, konuşmasının sonunda da buna ilişkin çözüm önerilerini sıraladı. Sındır; “Bu iklim değişikliğinin etkilerinin; meteorolojik, tarımsal ve hidrolojik kuraklık sorununun olası etkilerinin sağlıklı, doğru verilerle ve gerçekçi tahminlenmesi gerekiyor. Bu tahmin ve projeksiyonlara göre doğru bir üretim planlaması, ürün deseni planlaması gerekiyor. Bu bağlamda, kuraklığa dayanıklı çeşitlerin, sulama gereksinimi düşük olan tür ve çeşitlerin üretimlerinin teşviki; su yönetimi ve doğru sulama; bitkinin gereksinim duyduğu suyun özellikle kapalı ve basınçlı sulama sistemleri ile ayrıca toprak altı sulama sistemleriyle ulaştırılmasının desteklenmesi, teşvik edilmesi; suyun tasarruflu kullanımının sağlanması; tarla içi sulamada üreticilerimize yeterli ve gerekli bilgilerin verilmesi gerekmektedir. Kuraklık destekleme ödemelerinin çeşitlendirilmesi, artırılması ve derhâl yapılması; hasar tespiti sürecinin hızlandırılması ve tabii ki üreticimizin her açıdan desteklenmesi; üretici borçlarında faizlerin silinerek ileri tarih ve uzun vadeyle üreticinin rahatlatılması gibi önlemler; tabii, hepsinden önce, ithalatçı tarım politikasından üretime dayalı politikanın uygulanması gerekiyor” dedi.
E-Gazetem.com
“Çiftçimizi ve ülke tarımımızı maalesef bir yandan plansızlık ve yanlış tarım politikaları, diğer yandan son yıllarda şiddetle yaşadığımız kuraklık ile beraberinde çölleşme yok ediyor” diyerek sözlerine başlayan Sındır, “Topraklarımız yanlış ve denetimsiz kullanımdan kaynaklı kirlenmekte, çölleşmekte, verimsizleşmekte; üretemez duruma gelmekteyiz ve ülkeyi yönetenler ise bu duruma maalesef kayıtsız kalmakta. Diğer yandan, tarım topraklarımız konut, sanayi, madencilik ve benzeri amaçlarla tarım dışına çıkarılmakta. Sularımız kirletilmekte, zehirlenmekte ve bırakın içme ve kullanma amacıyla kullanılmayı tarımsal üretimde dahi kullanılamaz hâle gelmekte. Ve yine ülkeyi yönetenlerin bu konuda pek büyük bir derdi olmadığını da görüyoruz. Toprağımız, suyumuz ve ayrıca tabii ki beraberinde havamız; bir yandan kirletilirken diğer yandan plansızlık, vurdumduymazlık, denetimsizlik, beceriksizlik nedeniyle maalesef yok oluyor, ölüyor. Üreticilerimiz toprağını terk ediyor, hayvanlarını mezbahaya gönderiyor ve kentlere göç ediyor; kentlerde büyük bir sorunun da nedeni hâline geliyor” dedi.
Kuraklıkla karşı karşıya olunduğunu ve 41 ilde Türkiye Ziraat Odaları Birliğinin yaptığı çalışmanın bunu ortaya koyduğunu vurgulayan Prof. Dr. Sındır; “2020 yılı toplam tarım alanımızın -ki tarla bitkileri, sebze, meyve, süs bitkileri nadas dâhil 23 milyon 145 bin hektar olduğunu biliyoruz- sadece 6,2 milyon hektarı sulanıyor hâlde olduğuna göre, Türkiye tarım topraklarının yüzde 73'ünde kuru tarım yapılıyor yani yağışa dayalı tarım yani Allah ne verirse onunla üretim yapıyoruz. Bunun anlamı şu: "Tarımsal kuraklık" dediğimiz kavram bitkinin, ihtiyaç duyduğu zamanda suya kavuşamaması anlamını taşıyor ki son yıllarda yaşanan düzensiz yağışlarla, özellikle zamansız yağışlarla ve şiddetli yağışlarla, bu su döngüsü içerisinde, gelen suyun büyük bir kısmının ne yer altını beslediğini, ne gölleri beslediğini, ne de yer altından sulama amaçlı kullanıldığını görüyoruz” ifadelerini kullandı.
Kuraklığa ilişkin neden ve tespitleri anlatan Sındır, konuşmasının sonunda da buna ilişkin çözüm önerilerini sıraladı. Sındır; “Bu iklim değişikliğinin etkilerinin; meteorolojik, tarımsal ve hidrolojik kuraklık sorununun olası etkilerinin sağlıklı, doğru verilerle ve gerçekçi tahminlenmesi gerekiyor. Bu tahmin ve projeksiyonlara göre doğru bir üretim planlaması, ürün deseni planlaması gerekiyor. Bu bağlamda, kuraklığa dayanıklı çeşitlerin, sulama gereksinimi düşük olan tür ve çeşitlerin üretimlerinin teşviki; su yönetimi ve doğru sulama; bitkinin gereksinim duyduğu suyun özellikle kapalı ve basınçlı sulama sistemleri ile ayrıca toprak altı sulama sistemleriyle ulaştırılmasının desteklenmesi, teşvik edilmesi; suyun tasarruflu kullanımının sağlanması; tarla içi sulamada üreticilerimize yeterli ve gerekli bilgilerin verilmesi gerekmektedir. Kuraklık destekleme ödemelerinin çeşitlendirilmesi, artırılması ve derhâl yapılması; hasar tespiti sürecinin hızlandırılması ve tabii ki üreticimizin her açıdan desteklenmesi; üretici borçlarında faizlerin silinerek ileri tarih ve uzun vadeyle üreticinin rahatlatılması gibi önlemler; tabii, hepsinden önce, ithalatçı tarım politikasından üretime dayalı politikanın uygulanması gerekiyor” dedi.
E-Gazetem.com