GİRDABIN İÇİNDEYİZÖyle kızgınım.Öyle öfke doluyum ki anlatamam.Sadece göğü kaplamış kara dumanları seyrediyorum; bazen yaklaşıyor, bazen uzaklaşıyor bulunduğum yere.Çeşme’deki afet boyutuna ulaşmış mega yangın hiç yeni değil aslında; son yıllarda bu turizm merkezi sürekli yanıyor/yakılıyor…Kıyı kentleri farklı değil; Bodrum aynı, Marmaris aynı, Kuşadası aynı, Antalya aynı, Ayvalık aynı…Son on yıllarda yangın çıkış sayıları giderek artan hangi hassas bölgeyi yazayım...İşte… Son bir haftada 624 yerde yangın çıktı. 50 bini aşkın insan tahliye edildi. Evler, iş yerleri, ahırlar yandı; ne kadar hayvan can verdi bilinmiyor…Merkezi ve yerel iktidarlar sürekli “müdahale ediyoruz” açıklaması yapıyor. Canla başla çalıştıklarından şüphem yok…Yangın sonrası; ya ağaç dikme kampanyaları başlatılıyor ya da yeşil arazi beton araziye dönüştürülüyor! Yaşadıklarımız hiç değişmiyor.Bu yıl da yangınlar büyük acılar yaşatarak bitecek ve bizler gelecek yıl, yine yangınlara tanık olup “ah vah” edeceğiz.Bu kısır döngüde büyük yanlışlıklar yok mu? Bu girdabın içinden neden çıkamıyoruz? En temel mesele şu:ZÜPPE PİSLİKLERİNİ TOPLUYORUMAh zavallı ülkem:Köylü, çağ dışı kalmış anız yakmakla yangın çıkarıyor…Şehirli mangalcılar, piknik yaparak yangın çıkarıyor…Kapitalist, özelleştirmeyle ucuza kapattığı enerji kaynaklarının (yüksek gerilim hatları, tellerin salınımı, trafo, pano vb.) bakımını yapmayarak yangın çıkarıyor…Terörist, ideolojik amacı için kasıtlı yangın çıkarıyor…Bunları ve benzerlerini biliyorsunuz sanırım...Son yıllarda yangın çıkış sebepleri arasında “nedeni bilinmeyenler” sayısı hızla artıyor. Bunun son on yıldaki oranı yüzde 40’lara ulaştı!Türkiye’deki yangınların çok az yüzdesi -yıldırım düşmesi gibi- doğal sebeplere bağlı yangınlar…Yani mesele gelip insan faktörüne dayanıyor. Kriminal bir tipin, kasıtlı kundaklama yapıp, çektiği videoyu sosyal medyada paylaştığını gördüm!İnsan kalitemiz bu derece düştü; pis, bencil, cahil, görgüsüz-hödük varlığa dönüştü. Kendi dışındakiler gibi doğaya da hiç saygısı yok. Kendi evi içindeki konforunu düşünüyor, kolektif/toplumsal/ortak yaşam nedir bilmiyor. Ünlü-paralı olmak istiyor, olamazsa her şeyi yakıp yıkmak istiyor.Bu kültürel noksanlığın zenginlik-fakirlikle ilgisi yok.Gazeteci arkadaşım Mehmet Çek’in önceki gün paylaştığı bilgi, insani kalitesizliğimize ayna tutuyor:-“Daha dün Sabiha Gökçen'e iniş yapmak üzere olan bir uçağa 3 dakika boyunca bir eğlence mekânından lazer ışığı tutuldu. 26 Haziran'da ise Ajet’in Ankara-Diyarbakırvseferini yapan TC-JZR tescilli Boeing 737 tipi uçağa, alçalma sırasında Diyarbakır merkezden yeşil renkli lazer tutulmuştu...”Tehlikenin farkında mısınız? Her geçen gün büyüyen toplumsal hastalığı seyredemeyiz…Off. Bu çaresizlik ruh hali yazmama bile engel.Alıyorum elime büyük poşeti; cebi para dolu züppelerin otomobillerinden dışarı attıkları izmaritlerini, şişelerini topluyorum yine… Bunların yangına sebep olduğunun farkında bile olmayan kültürsüz yeni yetmelerin…Yoldan her geçen araca diş biliyorum. Oysa asıl mesele ne biliyorum:SORUNU KENDİ DIŞINDA ARAMAİstediğiniz kadar İklim Kanunu çıkarın…İstediğiniz kadar çevre felaketlerinden dem vurun…İstediğiniz kadar cezaları artırın…Mesele dönüp dolaşıyor; vahşi kapitalizmin yarattığı insan çürümüşlüğüne geliyor!Yangınlarda ihmal filan yok yani, derinde yatanı görememe yüzeyselliğimiz var. Bu sebeple:Depreme alıştırılıyoruz...Sele alıştırılıyoruz...Yangına alıştırılıyoruz…Ölüme, haksızlığa, her türlü krize alıştırılıyoruz.Yabancılaştırılıyoruz çevremize, tüm sorumluluklarımızı unutarak…Yangın kendilerine dokunmadığı sürece -birkaç dakika dehşete kapılıp- hayatlarına dönüyor insanlar. Unutuyorlar, ta ki bir sonraki artık doğal sayılmayacak felaketleri görene kadar…Herkes kendi acısıyla başa çıkmaya çabalıyor; oysa kurtuluş yok tek başına, o yangın uzakta değil, içinizde. Söndürmek için kolektif direnç şart.Örgütlenme olmadan bu ağır sorunları yaşamaya devam edeceğiz. Bakın:Bizim dönem ilkokullarında eğitsel “yangın kolu” vardı; yangın söndürme gereçleri ve kovalar bulunurdu okulda. Temel yangın bilgisi gibi bilinç aşılanır idi… Bunlar zamanla küçümsendi.Sorunu kendi dışımızda arayarak, merkezi ya da yerel iktidarları suçlayarak sorumluluklarımızdan kurtulamayız. Kendimizi cezalandırıyoruz.Dünya güzeli ülkemiz bu kadar olağanüstü yükü kaldıramıyor artık, el ele verip çözüm yollarını aramak zorundayız.Yoksa, tarihte yığınla örnekleri görüldüğü gibi, çürüyen insan ülkesini de yıkıma sürüklüyor. Hali pür melalimiz budur…Yazımı yazarken arada gökyüzüne bakıyorum; hala dumanlar var, rüzgar ise doğanın intikamını alırcasına durmak bilmiyor… Yüreğim sıkışıyor.“Hiç orman yangını gören var mı?Yanarken ağaçlar da insanlar gibi çığlık çığlığa ağlarlar” (Yaşar Kemal)Soner Yalçın
Odatv.com
Odatv.com