“Hayatımı tamamen hayvanlara yardım etmeye adamamın sebebi; hali hazırda onlara zarar vermeye kendini adamış bu kadar çok insanın olması.” Buddy Greyhound
Çok değil sadece birkaç gün önce kutlandı “Hayvanları Koruma Günü”. En özel günlerden biri olan “Hayvanları Koruma Günü” sessiz sedasız kutlandı. Her yıl ülkemizin çeşitli yerlerinde farklı etkinlikler ile kutlanan bugün aslında bir sevinç günü değil. “Hayvanları Koruma Günü”nün amacı adı üzerinde sokaktaki, evdeki kısaca hayatımızdaki hayvanları korumak. Acaba “Hayvanları Koruma Günü”nü anlayabiliyor muyuz? Ufak çaplı bir araştırma yaptım ve aklıma takılan sorulara cevap aradım.
ÖNCE HAYVANLAR BİRLİĞİ KURULDU
İlk kez İngiltere’de 1822 yılında, hayvan dostları; hayvanları korumak, insanların hayvanlara iyi davranmalarını, daha iyi koşullarda beslenme ve korunmalarını sağlamak amacıyla Hayvanları Koruma Birliği’ni oluşturdular. Türkiye’de ise Hayvanları Koruma Derneği 1908 yılında kuruldu. Kurulan dernekler ise Hollanda’nın başkenti Lahey’de bir araya gelerek Dünya Hayvanları Koruma Federasyonu’nu oluşturdu.
NEDEN 4 EKİM?
Dünyada Hayvanlar Günü ilk kez 24 Mart 1925'te Almanya'nın Berlin kentindeki Spor Sarayı'nda yapıldı. Mensch und Hund'un (İnsan ve Köpek) yazarı ve hayvan aktivisti Heinrich Zimmermann tarafından gerçekleşen etkinliğe 5 binden fazla kişi katıldı. 1929 yılında ise dünya Hayvanlar Günü ilk kez 4 Ekim'de kutlandı. Spor Sarayı 24 Mart’ta müsait olmaması nedeniyle 4 Ekim’de kutlama yapıldı. Ayrıca 4 Ekim, Hristyanlıkta ekolojinin ve hayvanların koruyucu azizi Assisili Francis'in bayram günü olarak kutlanıyor. Katolik ve Anglikan kiliseleri hayvanları kutsayan törenler yapılıyor. Doğanın “Tanrı'nın aynası” olduğuna inanan Assisili Francis tüm hayvanları “kardeşleri” olarak adlandırdı ve hatta kuşlara vaaz verdi. 4 Ekim’in insanın, hayvanları ve doğayı koruma görevi olduğuna inanıyordu.
Gelin içimizi ısıtacak bir şiir olan “Zerrişte” yi hatırlayalım:
Yaz aşkına dair,” dediniz… İşte: çocukken
Gayet afacan bir kedi sevdim ki elimden
Bir dakka bırakmazdım; uyurken kucağımda
Ruhumdaki şefkat
Hep üstüne titrer; gece bazan yatağımda
Birlikte uyurduk. Bırakıp mektebe gitsem
Kalbimdeki özlem
Mutlak beni dikkatsiz eder, “hey koca sersem!”
İhtarı tokatlarla gürülderdi başımda.
Ben körkütük âşık,
Her kahra tahammülle severdim… O yaşımda
Sevmekteki etken ve teselliyi bilirdim.
Herkes gibi, hatta
Bazan da sebepsiz yere ağlar, üzülürdüm.
Zerrişte, bu ismiydi onun, sanki haberli
Uğrun kederimden
Yaltaklanır, atlar, sürünür, okşatır, okşar
Sırf alsın için gönlümü bir çare bulurdu
Lakin üzerimden
Bir kez dağılıp gitti mi hüznüm, kurulurdu:
“Sayemde bu neşen” demek ister gibi mağrur;
Mağrur ve küçümser,
Başlardı vefasızlığa; ben bağlı ve güçsüz,
Her isteği, her hazzı ve her keyfine uymuş,
Bazan şaşaraktan,
Bazan kızaraktan; yine güçsüz, yine kanmış;
En şüpheli bir meylini görsem inanırdım;
Biçareliğimden;
Hep tırmalanır, tırmalanır, tırmalanırdım!
Tevfik Fikret