"BURAM BURAM KUMPAS VE TEZGÂH VAR"

Sözcü yazarı Yılmaz Özdil Bizim TV'de Lale Özan Arslan'ın programında 104 emekli amiralin yayınladığı duyuru hakkında değerlendirmelerde bulundu. Özdil, 'Bugün anlıyoruz ki Ergenekon sürecinde yurt dışına kaçan FETÖ'cü savcıların tanık olarak kullandığı birtakım tipler, bu basın duyurusunun üzerinde tepinmişler. Burada buram buram kumpas var. Buram buram tezgah var' dedi.

Sözcü yazarı Yılmaz Özdil Bizim TV’de Lale Özan Arslan’ın programında 104 emekli amiralin yayınladığı duyuru hakkında değerlendirmelerde bulundu. Özdil, “Bugün anlıyoruz ki Ergenekon sürecinde yurt dışına kaçan FETÖ'cü savcıların tanık olarak kullandığı birtakım tipler, bu basın duyurusunun üzerinde tepinmişler. Burada buram buram kumpas var. Buram buram tezgah var” dedi.

KUMPAS, TEZGÂH VE ÖTESİ…
Sözcü yazarı Yılmaz Özdil Bizim TV’de Lale Özan Arslan’ın programında 104 emekli amiralin yayınladığı duyuru hakkında değerlendirmelerde bulundu. 104 emekli amiralin yayınladığı duyuru hakkında değerlendirmelerde bulunan Özdil, "Bugün anlıyoruz ki Ergenekon sürecinde yurt dışına kaçan FETÖ'cü savcıların tanık olarak kullandığı birtakım tipler bu basın duyurusunun üzerinde tepinmişler. Üzerinde birtakım değişiklikler yapmışlar, olmayan şeyleri koymuşlar ve gece yarısı bunu yayınlatmışlar. Bunların hepsine birden baktığımızda burada çok tuhaflık var. Burada buram buram kumpas var. Buram buram tezgah var" dedi.

“BUNU BİZE ‘BİLDİRİ’ DİYEN KİM?”
Emekli amirallerin duyurusundan önce yaşanan gelişmelere dikkat çeken Özdil şu ifadeleri kullandı:
“Bildiri değil, bunu bize bildiri diyen kim? Bu hazırlanış itibariyle hazırlayanların da söylediği kadarıyla bu basın açıklaması. Amiraller meselesinden önce aslında Türkiye’de bir şeyle yaşandı.
Birincisi Montrö tartışması. Montrö tartışmasını AKP başlattı. AKP’nin meclis başkanı başlattı. Bu tartışmalar başladıktan sonra enteresan işler oldu. Montrö tartışmaları başladıktan hemen sonra irticayla ilgili bir gelişme yaşandı Türkiye’de. Harp okullarına ve astsubay okullarına girişteki irticaya bulaşmamış olma şartı kaldırıldı.
Bu çok açık bir şekilde irticacıların da harp okullarına girebileceği şeklinde algılandı. Bunu da yapan AKP iktidarı. Bu tartışılırken enteresan bir gelişme daha oldu. Askeri kurslarda Atatürk çıkarıldı. Anlaşıldı ki aslında böyle bir şey yok.
Yani topluma bir doğru bilgi verilirken, hemen peşinden bir yanlış bilgi verildi. Ve yanlış bilgiye yalan denilerek ilk konu flulaştırıldı. Toplumu, doğru bilgiyle yanlış bilgiyi manipüle ettiler.”

“HİÇ DERS ALINMAMIŞ, HALA AYNISI YAŞANIYOR”
“Hemen peşinden kaynağı belirsiz bir şekilde takkeli amiral fotoğrafı çıktı. Takkeli amiral kim? Rütbesinden kim olduğuna kadar, her şey yazılıyor. Bir anda bu tartışılırken, topluma bir internet üzerinden bir generalin kandil mesajı verildi.
Hemen takkeli amiralle, generalin kandil mesajıyla ilgili kendini laik hisseden medyada bir tartışma başladı. Şimdi takkeli amiralle generalin kandil mesajı yazılırken aslında anlaşıldı o kandil mesajını atan general 15 Temmuz darbesinde devleti ve rejimi savunmak için mermilere kendisini siper etmiş ve 7 yerinden vurulmuş bir kahraman general.
Şimdi ne oldu kendini laik hisseden medya, takkeli amirali eleştireyim derken bir 15 Temmuz kahramanı generali yerden yere vurmuş oldu. Aradan bu kadar zaman geçtiği halde hiç ders alınmamış aynısı yaşanıyor.”

MARMARİS HATIRLATMASI YAPTI
Emekli amirallerin duyurusuna darbe iması yapılması tartışmaları hakkında Özdil, 15 Temmuz günü Marmaris’te bulunan Erdoğan’ı hatırlattı. 15 Temmuz günü yerel medyadan ajanslara kadar bütün medya organlarının Erdoğan’ın Marmaris’te olduğunu duyurduğunu buna rağmen Sözcü Gazetesi’ni darbeci ilan ederek yöneticilerinin yargılandığını aktardı. Özdil, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Tüm bu yaşananlar ve topluma ve medyaya servis edilmiş olan olayların üstüne geldi. Tam da ne zaman geldi. Cumhurbaşkanımız Marmaris’teyken geldi. 15 Temmuz darbe günü Cumhurbaşkanımız yine Marmaris’teydi.
O zamanda niye gitti diye kimse merak etmemişti. Ama yerel medyadan haber ajanslarına kadar herkes Cumhurbaşkanı Marmaris’te diye haber yapmalarına rağmen sadece Sözcü gazetesini sanık yaptılar.
15 Temmuz darbesinde ‘Cumhurbaşkanımızın yerini hedef olarak gösterdi’ dediler. Zaten haber ajansları Cumhurbaşkanının Marmaris’te olduğunu yazdığı için Sözcü Gazetesi Marmaris’e muhabir göndermişti.
Bunun da ayrıca Cumhurbaşkanı’nın Marmaris’te bulunmasının medya ile bir alakasının bulunmadığı da 15 Temmuz ana davasında kabak gibi ortaya çıktı. Ama buna rağmen Sözcü Gazetesi’ni darbeci ilan ettiler ve yargıladılar. Bu dönemki Marmaris’e bakalım. Cumhurbaşkanı Marmaris’te gece yarısı darbe dedikleri metin yayınlanıyor ama yandaş medya bu metinden önce Cumhurbaşkanının Marmaris’te olduğun duyurmak için elinden geleni yapıyor.
Şimdi ben merak ediyorum. Bu bir darbe bildirisiyle Cumhurbaşkanı’nın Marmaris’te olduğunu yazan medya kuruluşları hakkında niye hukuki işlem yapılmıyor. Sözcü Gazetesi olmadığı için.”

“BASIN DUYURUSUNUN ÜZERİNDE TEPİNMİŞLER”
“Emekli amiraller olayını kumpas olarak değerlendiren Özdil, “Niye bu medya bangır bangır Cumhurbaşkanı Marmaris’e gidiyor diye bağırdığını merak ediyordum ki gece yarısı açıklandı. Bugün anlıyoruz ki Ergenekon sürecinde yurt dışına kaçan FETÖ’cü savcıların tanık olarak kullandığı birtakım tipler bu basın duyurusunun üzerinde tepinmişler.
Üzerinde birtakım değişiklikler yapmışlar, olmayan şeyleri koymuşlar ve gece yarısı bunu yayınlatmışlar. Bunların hepsine birden baktığımızda ben hobi olarak gazetecilik yapan biri olarak diyorum ki burada çok tuhaflık var. Burada buram buram kumpas var. Buram buram tezgah var.”

SÜLEYMAN SOYLU’NUN “ASARIM, KESERİM” JARGONU…
“Sayın Süleyman Soylu’nun twitlerine ve açıklamalarına bakarsanız genelde asarım, keserim, bir devlet adamına yakışmayacak tarzda bir jargon, ama amirallerin duyurusuna gece yarısı darbe bildirisi denilmesinin hemen ardından İçişleri Bakanı bir açıklama yaptı zannedersin açıklamayı Orhan Pamuk yazmış, böyle bir edebiyat var içinde.
Acaba diyorum; bu tiwit önceden mi hazırlanmıştı? Ya da o gece İçişleri Bakanımız bir şiir yazıyordu o sırada bildiri gelince o edebiyat fışkırmasıyla o tiwiti atmış.
O gün sabah Yeni Şafak’ın manşetinde AKP’nin uleması tabir edilen Hayrettin Kahraman’ın Şeyhülislamvari bir fetva verdiğini ve herhangi bir haber değeri olmamasına rağmen Yeni Şafak Gazetesi’nin ampül gibi manşet yaptığını gördük.
Ben bir bakanın bu Ergenekon’daki tanık arkadaşın açıklamalarından yola çıkarak söylüyorum; Bu duyuru açıklanmadan önce bir AKP’li bakana gittiğine göre bu duyuruyla ilgili, herhangi bir ima vs. olmamasına rağmen tıpkı Balyoz davasında olduğu gibi metin üzerinde oynamalar yapılarak toplumda bir kamuoyu yönlendirmesi yapılarak, algı oyunu yapılarak, darbe iması verilerek sunulan meselede önceden bir bakanın haberinin olması ve o gün Yeni Şafak’ın manşetinde de Cumhurbaşkanı’na hitaben yazıldığı çok açık bir fetvada Cumhurbaşkanı’nın atayacağı kişilere ‘şunlara dikkat et, bunlar senin aleyhinde davranabilir’ diye fetva verilmesi acaba diyorum şu an tam Türkiye’de kabine değişikliği falan konuşulduğuna göre Cumhurbaşkanı’nın atayacağı bakanlar kurulu listesini manipüle etmek için mi yapıldı bu iş.”

“BENİM GÖRDÜĞÜM KARADENİZ’DE BİR SAVAŞ ÇIKACAK”
Karadeniz’de savaş öngördüğünü söyleyen Özdil, şu ifadeleri kullandı: “Biz 1936’da Mustafa Kemal’in ve Cumhuriyetin kurucu kadrosunun olağanüstü dehasıyla Lozan’da alamadığımız hakkımızı Montrö’de tamamlayarak, boğazların egemenlik hakkını aldık.
1936’dan beri gayet sağlıklı çalışan bu sistem, bize burada denetleme hakkı verirken aslında Karadeniz’de savaşsızlık hali yaratıyor. Ben gazeteciyim, benim gördüğüm Karadeniz’de bir savaş çıkacak.
Bunu bir tarihçi ya da strateji uzmanı olarak söylemiyorum, yurttaş olarak öngörümü söylüyorum. Türkiye bunun içinde kalabilir. Ve benim gördüğüm AKP yönetimi kesin kalır.
O yüzden Montrö hayatidir ve Montrö konusundaki uzman kişiler de gözaltına aldıkları adamlardır, onlar gibi adamlardır. Zaten gözaltına alınma sebepleri de aslında budur. Konuşup toplumu bilgilendirmesidir.”

“ERDOĞAN’A YALAN SÖYLÜYORLAR. FATURAYI ERDOĞAN ÖDEYECEK”
Türkiye’deki günlük vaka sayılarındaki rekor artışa da değinen Özdil, şu ifadeleri kullandı: “Nüfusa oranla baktığımızda açık ara dünya şampiyonuyuz. Bunun tek sebebi tek adam rejimi. Ben bunu eğer imkanım olsa, gidip Tayyip Erdoğan’ın yüzüne de söylemek isterim. Şöyle derdim, ‘senin etrafında sana doğruyu söyleyen insan kalmamış, bu yüzden daha bir ay önce destan yazdık diyordun. Bu gün dünyanın en kötüsüsün. Sayın Cumhurbaşkanım, pandemi konusunda olduğu gibi diğer bütün olaylarda da aynı felakete bu sistem götürüyor’.
Tek adam rejimi, Tayyip Erdoğan’ı hayatı boyunca olmadığı kadar yalnız bıraktı. Ağzından çıkan her şeye ‘evet efendim’ diyorlar. Yanlış bile olsa ‘evet efendim’ diyorlar bu yüzden Türkiye işte bu noktaya geldi.
Ben Bilim Kurulu’nda olsam değil üniversitedeki işimden atılmayı, vatandaşlıktan bile atılmayı göze alarak Cumhurbaşkanı’nın huzuruna çıkarım ve derim ki ‘ Size yalan söylüyorlar. Böyle gidersek dünyanın en kötü ülkesi oluruz’ derim.
Diyorlar mı Cumhurbaşkanı’na? Demiyorlar. Ne diyorlar? ‘Çok güzel yönetiyorsunuz’ diyorlar. Ne oluyor? Faturayı Tayyip Erdoğan ödeyecek.”

E-Gazetem.com
 

yılmaz özdil lale özan arslan amiraller kumpasvar önemli değerlendirmeler